Çalışanların etkili ve verimli olabilmesi için her bir çalışanın o örgütün hedefleri yönünde yaptığı hizmetin doğru olarak belirlenebilmesini gerektirmektedir. Bu, normaldir; çünkü, çalışan kimselerin etkinliği doğrudan doğruya örgütün etkinliğidir.
İnsan ve değerlendirme arasındaki ilişki dikkatlice incelenecek ve araştırılacak olsa, performans değerlendirme kavramı ve olgusunun en az insanlık tarihinin başlangıcı kadar eski olduğu görülür. İnsan bir birey olarak var olduğu andan beri kendinde ve dış dünyada olan biten her şeyi değerlendirme eğilim ve isteğinde olmuştur.
1920-1930 arası dönemde en dikkat çekici gelişme olarak şu kaydedilmelidir: Endüstride saat ücretinin rasyonel biçimde tespitine ilişkin olarak yapılan çalışmalar, performans değerlemesinin gelişimine katkı sağlayan en önemli olgudur. Bundan sonra ise çalışan kişilere saat ücreti ödemesi yerine, onların başarı kriterine göre ödeme yapılması esasını getiren çalışmadır. 1980’li yıllara dek performans değerlendirmesi üzerine yapılan çalışmalar da genel olarak psikometrik çalışmalardır. Bununla birlikte söz konusu çalışmalarda yapılan yanlışlara ve hatalara dair çalışmalar da önemli duruma geçmiştir.
1980’lere dek bu şekilde gelişen söz konusu çalışmalar bu tarih itibariyle bilişsel alana kaymış ve o alanlarda sürdürülmeye başlanmıştır. Son 10 yıllık süreç, performansın işlevsel ve kavramsal boyutlarına dair tanımlamalar, bu sistemin boyutları ve değerlendiriciler üzerine yapılan çalışmaları içermektedir. Türkiye’de ise performans değerlendirme çalışmalarının başlangıcı kamu sektöründedir ve yaklaşık olarak 80 yıl öncedir.